Ertuğrul Özkök, eşinin ismine gönderme yapan, “Tansu’ya Mektuplar” başlığı altında yazdığı ve “newsletter” olarak paylaştığı yazılarında bugün, İstanbul Galata’da 14 Şubat’ta açılacak Peninsula otelin lansmanından izlenimlerini aktardı. Özkök, “Galata’nın kokusu deyince sizin aklınıza ne gelir? Mesela erguvan çiçeği… Mesela lavanta… Hayır çok…Şaşırtıcı bir şey bulmuşlar. ‘Bu bölge çok eskilerde incir ağaçları ile kaplıymış’ diyorlar. Galata’nın kokusu buymuş” tabirini kullandı.
Özkök’ün “Meğer Galata’nın özel bir kokusu varmış ve öğrenince çok şaşırdım” başlıklı yazısı şöyle:
Meğer Galata’nın özel bir kokusu varmış ve öğrenince çok şaşırdım
Sahnede iki erkek var…
Bir yerin, bir semtin, bir şehrin “kokusunu”, “parfümünü” bulmak ve oraya, kaybettiği parfümü tekrar vermek.
Meğer şu fotoğrafta gördüğünüz şu binaların ve ardındaki semtin inanılmaz bir koku arkeolojisi varmış.
Size bu enteresan öyküyü anlatacağım, lakin evvel, başından başlayayım.
Şahenk’in ortağı Iraklı bir Yahudi ailenin Hong Kong’da muvaffakiyet hikâyesi
Geçen salı günü hayatımın en değişik ve yaratıcı proje sunumlarından birini izledim.
Dünyaca ünlü Peninsula, 12’inci otelini İstanbul’da açıyor.
Hong Kong merkezli bir grup…
Otelcilik alanında dünyada, “lüks” ve “prestij” denilen kavramlar yan yanana getirildiğinde, birinci akla gelen isimlerden biri.
Sahibi “Hong Kong and Shanghai Hotels” isimli holding.
19. yüzyılda Kadoorie isimli Iraklı bir Yahudi ailenin üyesi tarafından kurulmuş.
Öyle süratli bir büyüme stratejileri yok.
Çok seçiciler ve yer seçiminde çok titizler.
Bugün bilhassa Şanghay ve Hong Kong’da elektrik alanında büyük yatırımları olan bir şirket.
Türkiye’deki tek ve birinci otellerini 14 Şubat’ta İstanbul’da Galata’da açıyorlar.
Ferit Şahenk’le ortaklar…
Hayatımda birinci sefer bu türlü bir proje sunumu görüyorum
Salı günü, küçük bir kümeye, şirketin CEO’sunun da hazır bulunduğu bir sunum yaptılar.
Bugüne kadar hiç görmediğim bir sunum stratejisi hazırlamışlar.
Projenin gerçekleşmesine katkıda bulunan herkesi davet etmişler.
Ve karşımızda her biri kendi kıssası ile dayanılmaz bir takım var.
Tamamına yakını Türk…
Şakirin Camii’nden global iç dizaynın A takımına
Mesela iç dizaynının tamamını Zeynep Fadıllıoğlu ve takımı yapmış.
Fadıllıoğlu evvelden beri çok başarılı işlere imza atmış bir iç tasarımcıydı.
Ama Türkiye kamuoyu onu birinci kez Şakirin Camii’nin tasarımı ile tanımıştı.
Mimar Sinan’ın içler acısı kopyaları ve orantısız uzun minareleri ile artık bir mimari felakete dönen Türkiye’de camii dizaynına yesyeni ve çağdaş bir yorum getirmeyi başarmıştı.
Daha sonra bilhassa Körfez ülkelerinde büyük projelere imza attı.
Bu ortada hakikaten çok farklı camii dizaynlarını da hayata geçiriyor o bölgede.
Şunu da bir kenara yazayım.
Türkiye, güzelce başıboş bırakılan cami mimarisinde giderek daha berbat yapılara yönelirken, Körfez ülkeleri yesyeni arayışlara girdiler.
Fadıllıoğlu artık apayrı bir kategoriye geçiyor.
Peninsula otelleri mimari ile iç içe geçmiş sanat yapıtlarına çok ihtimam gösteren bir anlayışa sahip. O nedenle dünyanın en önde gelen dizayncıları ile çalışıyorlar.
Dolayısıyla, Peninsula üzere, otellerini dünyanın çok ünlü iç tasarımcılarına veren bir kurumun İstanbul projesini yüklenmek fevkalade bir referans onun için.
Bauhaus stilinin ortasında Çırağan yanılgısına düşülmemiş
Sunum toplantısı 4 binadan oluşan projenin, eski deniz sınırları dış yolcu salonlarının bulunduğu yer…
Dünyayı en çok etkileyen mimari ekol olan “Bauhaus” üslubunda yapılmış bir bina…
Bina, bu ekolün kurucusu ve Alma Mahler’in sevgilisi, Walter Gropius’un bütün çizgilerini taşıyor.
İşte o, Germen çizgisine sahip binanın iç tasarımı ve ışığı bana nazaran mükemmel olmuş.
Feng Shui uzmanı beklerken sahneye iki parfümcü çıkıyor
Bir vakitler Çırağan’da yapılan yanlışlıklar burada hiç yok diyebilirim.
Sunumun en yaratıcı ve farklı kısmı “koku uzmanlarıydı…”
Yanlış okumadınız. İki koku uzmanı sahneye çıktı ve bu otelin parfümünü anlattılar.
Ama birinci kere bir sunumda, projenin en değerli iştirakçileri ortasında “koku uzmanlarının” sahneye çıkarıldığına şahit oluyorum.
Bu sayede onları da tanıdık.
|
İstanbul ve Galata denince aklınıza erguvan mı yoksa lavanta mı gelir? “Nishane” isimli bir parfüm markasının kurucuları, Mert Güzel ve Murat Katran isimli iki teşebbüsçü. Markalarını ve şirketlerini 2012 yılında yaratmışlar. Biraz araştırdım, memleketler arası çapta başarılı bir parfüm markası haline gelmişler. Bu dalda, Chanel ve öteki güçlü markaların ne kadar hükümran olduğunu bildiğim için bana şaşırtan geldi bu muvaffakiyet. İki ortak sahneye çıktı ve otel için nasıl bir “koku ekolojisi” tasarladıklarını anlattılar. Galata’nın koku arkeolojisi hafriyatında bulunan koku Önce bölgenin, yani Galata’nın geçmişine inmişler ve bu koku arkeolojisi sonunda şaşırtan bir şeyle karşılaşmışlar. Galata’nın kokusu deyince sizin aklınıza ne gelir? Mesela erguvan çiçeği… Mesela lavanta… Hayır çok…Şaşırtıcı bir şey bulmuşlar. “Bu bölge çok eskilerde incir ağaçları ile kaplıymış” diyorlar. İncir ve Galata bölgesi… Doğrusu bir Egeli olarak bugüne kadar hiç yan yana getirmemiştim bu ikisini… Evet Galata bölgesinin kokusu buymuş ve otelin ortak kullanım alanlarının parfümü bu olacakmış. İncirden sonra odalar için bulunan koku da şu Araştırma devam edince, bölgenin ikinci parfümü keşfedilmiş. “Burası Akdeniz. Hasebiyle Akdeniz’in kokusu narenciyedir” diyorlar. İşte bu nedenle odaların parfümü de portakal, mandalin, limon olacakmış. Parfümlerini Jorge Lee isimli bir “parfümöre” yaptırıyorlarmış. Türkiye’de yaşayan ve bu bölgenin kokularını çok yeterli kavramış bir uzmanmış. En yüksek iki maliyetli parfüm bakın neymiş? Bu ortada değişik bir şey daha öğrendim. Üretimi en yüksek maliyetli iki parfümden biri “Rosa Turca” dedikleri parfümmüş. Çünkü Isparta gülyağı çok değerliymiş. Öteki ise “Sultan Vetiver” denilen bir kokuymuş. Yalnızca Sri Lanka’da bulunan bir bitkiden ve yılda yalnızca 5 litre üretilebilen bir parfüm özünden yapılıyormuş.
|
Üçüncü haber: Türkiye’nin birinci Michelin şefli otel restoranı geliyor
Peninsula’dan üçüncü bir kıymetli haber ise “Türkiye’nin birinci Michelin şefli otel restoranının” geliyor olması.
O yıldızları alan restoranın şefi sahneye davet edilince şaşırdık.
Çünkü bu yıl iki Michelin yıldızı alan Fatih Tutak’dı.
Tutak ikinci restoranını bu otelde “ Gallada” ismi altında açacakmış.
Bir müze küratörü ve bir fashion defilesi
Sunum yapan bir diğer isim ise, otelin “sanat küratörü” diyebileceğim danışmanı.
Çağla Saraç…
Yani otel birebir vakitte bir müze üzere tasarlanmış.
Ve sahneye çıkan son kişi ünlü Türk dizayncı Arzu Kaprol’du…
Otelin, kat görevlisinden, restoran servis elemanlarına kadar bütün kıyafetlerinin dizaynını o yapmış.
Peninsula’nın birinci iki binasının ve lobisinin açılışı 14 Şubat’ta olacak.
Öteki iki binası ile tamamı ise Eylül’de memleketler arası ünlülerin daveti ile yapılacak.
Sonuç..
İstanbul artık memleketler arası alanda, lüks otel kategorisinde Paris, New York ve Hong Kong’lar düzeyine çıkıyor.